Yükleniyor

Küresel ısınmanın Türkiye üzerindeki etkileri

Küresel ısınmaya ilişkin bilimsel projeksiyonlar, Türkiye'nin 2050 sonrasında tamamen yeni bir iklim rejimine doğru ilerlediğini gösteriyor. Hangi alanlarda, nasıl bir değişim bekleniyor?

Geçen hafta başlayan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı (COP30) bu hafta kritik görüşmelerin ardından sona erecek. Brezilya'nın yağmur ormanları şehri Belem'de 21 Kasım'a dek sürecek zirvede, ülkelerin mevcut emisyon hedefleri ve uyum politikaları masada; bilim dünyası ise küresel ısınmanın hızlandığını ve Akdeniz Havzası'nın sıcaklık artışından en sert etkilenecek bölgelerden biri olduğunu yineliyor.


DW’den Pelin Ünker’in haberine göre Akdeniz kuşağında yer alan Türkiye de hem hızlı ısınan hem de yağış rejimi bozulan bölgelerden biri haline geliyor.

Türkiye için son birkaç yılda yayımlanan projeksiyonlar, Türkiye'nin ikliminin gelecek on yıllarda bugünkünden belirgin biçimde farklı olacağını gösteriyor. Daha sıcak ve kurak yazlar, değişen iklim tipleri, su stresi altındaki havzalar, küçülen göller, tarımsal verimde kayıplar ve kıyı kentlerinde artan deniz taşkınları aynı resmin parçaları olarak öne çıkıyor.


BBVA araştırma biriminin 2024 tarihli "İklim Değişikliğinin Türkiye'deki Turizm Talebine Etkisi" adlı çalışması turizm sektörü ile ilgili şu açıklamalara yer veriyor:


Turizm: Sezonlar kayıyor

BBVA araştırma biriminin 2024 tarihli "İklim Değişikliğinin Türkiye'deki Turizm Talebine Etkisi" adlı çalışması, yüksek emisyon senaryosunda 2090'larda, 2024-2030 dönemine kıyasla turizm talebinde yüzde 8'e yakın bir düşüş olabileceğini, en büyük etkinin Güney Kıyısı'nda görüleceğini belirtiyor.

Aynı dönemde iller arasında Aydın yüzde 16,5 düşüşle öne çıkıyor. Yaz ayları açısından Muğla'da ağustos talebinin yüzde 35'e kadar azalabileceği, buna karşılık bahar aylarının cazibesinin artacağı öngörülüyor. Erzurum ve Kars gibi kış turizmi merkezlerinde ise kar kalınlığı ve sezon süresi kısalıyor. Raporda 2090'larda iklim değişikliğinin dağ ve doğa turizmine yüzde 2,4 düşüş olarak yansıyacağı öngörülüyor.


Türkiye ne yapmalı?

Tüm raporlar ortak bir noktada buluşuyor: Uyum politikaları gecikmeden hayata geçirilmezse, etkiler ekonomik olduğu kadar sosyal bir krize dönüşebilir.

CCDR, su yönetiminin havza ölçeğinde yeniden düzenlenmesini, tarımda ürün deseninin iklim projeksiyonlarına göre planlanmasını ve kıyı taşkınlarına karşı risk bazlı planlama yapılmasını öneriyor.

Kent kırılganlığı analizleri, yeşil alanların korunması, ısı adası etkisini azaltan çözümler ve afet riskini gözeten imar politikalarının önemine dikkat çekiyor.

Bilimsel projeksiyonlar Türkiye'nin 2050 sonrasında tamamen yeni bir iklim düzenine gireceğini söylüyor. Bu düzenin ne kadar yıkıcı olacağı ise bugünden atılacak adımlarla belirlenecek.-


Turizm Proje Dergisi 2021 - Tüm Hakları Saklıdır.