Chema Basterrechea / Radisson Otel Grubu Küresel Başkanı
“Bu seneki en önemli projelerimizden olan 34 katlı rezidans-otel projesi Radisson Blu Residences, Istanbul Kartal ile birlikte büyük bir potansiyel gördüğümüz Türkiye’de, önümüzdeki 5 yıl içinde 100 otele ulaşmayı hedefliyoruz”
Dünya genelinde 100'den fazla farklı ülkede 1.580'in üzerinde otel, 150.000'in üzerinde odaya sahip Radisson Otel Grubu, Türkiye’deki açılacak otelleriyle toplam 51 oteli bulan varlığını, beş yıl içinde 100 otele ulaştırmayı hedefliyor. Muhteşem doğası, tarihi, kültürü, kaliteli tesisleri, altyapısıyla, konumu ve dünyaca ünlü Türk misafirperverliğiyle Türkiye‘nin yabancı turistler için her zaman tercih edilir bir destinasyon olacağını, iç turizmin de muazzam bir şekilde büyüyeceğini belirten Radisson Otel Grubu Küresel Başkanı Chema Basterrechea ile Turizm Proje Dergisi olarak bir röportaj gerçekleştirdik.
-Radisson Otel Grubu olarak Türkiye sizin için ne ifade ediyor? Günümüz itibarıyla ülkemizde bulunan tesis sayınız ve tesis konseptleriniz anlamında konumuzu genel olarak anlatır mısınız?
Türkiye, Radisson Otel Grubu için stratejik ve çok önemli bir pazar. Uzun yıllardır buradayız. Türkiye, yatırım yapmaya ve büyümeye devam edeceğimiz kilit ülkelerimizden biri olmayı sürdürüyor. Aslında, bugün itibarıyla 38 faal otelimiz ve geliştirme aşamasında olan 12'den fazla otelimiz var. Yani bugün itibarıyla portföyümüz, mevcut oteller ve yeni açılışlarla birlikte 50 otelin üzerinde. Planımız, 2030 yılına kadar 100 otele ulaşmak. İdeal olarak, makro büyümeye de bağlı olarak, Türkiye’nin rahatlıkla 2030 yılına kadar 100 otele sahip olabileceğimiz bir ülke olduğunu görüyoruz. Biraz önce de değindiğim gibi Türkiye, kilit ve stratejik bir pazar çünkü burada her türlü olanak var. Pek çok bölgede tarihi, sanatsal, kültürel hazineniz var; yani sadece İstanbul değil, aynı zamanda ülkenin geri kalanı da öyle. Harika bir doğanız, harika bir deniziniz, harika dağlarınız, harika cazibe merkezleriniz var. Dolayısıyla Türkiye birçok fırsatlar sunan bir ülke. Dağda kayak otellerinden, sahil kesiminde Akdeniz'de, Ege'de tatil otellerine veya İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde şehir otellerine, rezidanslara kadar geniş bir yelpazede uzun veya kısa vadeli konaklayan misafirler için her türlü seçeneği sunan bir ülke. Bu bağlamda da bizim için hedef pazarı olmaya devam edecek en önemli ülkelerden bir tanesi Türkiye.
-Türkiye’de turizmin tüm ülkeye yayılması gerektiği bir gerçek. Radisson Otel Grubu olarak, Antalya, İstanbul gibi metropollerin dışında ikincil şehirlerde de yatırımlarda yoğunlaşmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye büyümeye devam ettikçe, daha iyi otellere ihtiyaç duyulan birçok ikincil ve üçüncül şehirlerin de geliştiğini görüyoruz; orta segmentten lükse, lüksten üst segmente kadar her segmentte. Türkiye’de birçok fırsat var. Portföyümüzdeki her bir markamız ve her bir destinasyon için burada kesinlikle bir fırsat var. Dolayısıyla tabii ki Anadolu çok önemli. Özellikle iç pazar seyahati için önemli olarak görüyoruz. Anadolu'da aslında seyahat ve konaklama ihtiyacı bulunan yerler; marka ve uluslararası standartta olan şehirler var. Geçen hafta Düzce'de yeni bir otel daha imzaladık. Dolayısıyla zaten hedeflerimizden bir tanesinin de ikincil hatta üçüncül şehirlerde de yer almak olduğunu söyleyebiliriz.
-Radisson Otel Grubu olarak, önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye’deki yatırım planlarınızı anlatır mısınız?
Türkiye’yi, yatırım yapmaya ve büyümeye devam edeceğimiz önemli bir ülke olarak görüyoruz. Bugün itibarıyla 38 faal otelimiz ve geliştirme aşamasında olan 12'den fazla otelimiz var. Önümüzdeki 5 yıl içindeki yatırım planlarımızdan bahsedecek olursak, bu seneki en önemli projelerimizden bir tanesi Kartal'da açılacak olan Radisson Blu Residences Istanbul Kartal. Hem rezidans hem otel projesi; 34 katlı müthiş büyük bir proje, inşaatımız devam ediyor; yıl sonuna kadar açılmasını planlıyoruz. Konya'da 2027 senesinde bir Radisson Individuals açılacak. Güre'de bir termal otel olacak Radisson Individuals markalı oteli 2027'de açılacak. Assos'ta Radisson Individuals markalı otelimizin 2028 yılında faaliyete geçmesi planlanıyor. 2027 yılında İstanbul'da Çağlayan'da Park Inn by Radisson markalı otelimiz ve Kağıthane’de Radisson Individuals projelerinin açılması planlanıyor. Ve tabii ki Radisson RED İzmir Point Bornova projemiz var; RED markamız da Türkiye'nin ilk lifestyle yani yaşam kültürü olarak adlandırdığımız otel konseptimiz. Yeni bir konseptle İzmir'de Radisson RED İzmir Point Bornova’yı bu senenin sonunda hizmete açacağız.
-Türkiye’de turizm sektörünün bulunduğu yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye turizminin artıları ve eksileri için ne söylemek istersiniz?
Türkiye'nin büyük bir potansiyeli var ve olmaya devam edecek, çünkü daha önce söylediğim gibi, burada doğal güzellikler, doğa hazineleri var. Tarihi, mimari, sanatsal, kültürel mirasınız, harika doğanız, plajlarınız, güzel deniziniz, dağlarınız, var. Türk insanının DNA'sında büyümeye, öğrenmeye ve misafirperverliğe karşı bu tutku var. Türk misafirperverliği diye bir şey var. Ve bu dünya çapında çok ünlüdür. Bu yüzden burası insanların etkinlikler, toplantılar ve benzeri organizasyonlar yapmaktan keyif alacağı bir yer olmaya devam edecek. Çünkü burada hem çok verimli bir etkinlik yapabilir hem de harika bir deneyime sahip olabilirsiniz. Çok önemli bir özellik olarak konumuna da değinmek isterim. Avrupa ve Asya arasındaki buluşma noktası burada. Sizler zaten bu kültürel mirası, tarihi mirası, DNA'nızdaki olan bu misafirperverliği sürdürdüğünüz sürece her şey yolunda gidecektir. Her türlü fırsatı bu ülke sunuyor. Ülkenin büyüklüğünün yanı sıra, sonuçta iç pazar da var. 86 milyondan fazla nüfusa sahip bir ülke. Türkiye turizminin potansiyeli konusunda, geleceği konusunda oldukça pozitif düşüncelerim var.
-Global turizmde Türkiye’nin bulunduğu nokta için ne söylersiniz?
Türkiye’yi ziyaretçi sayısı, havalimanı kapasitesi ve diğer kriterler açısından değerlendirdiğimizde, global turizmde ilk 10 ülke arasında yer alıyor. Bu da potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu ve büyümenin devam edeceğini gösteriyor.
Tarihsel olarak Türkiye, “değerin üzerinde hizmet sunan” bir destinasyon olarak kabul ediliyor Uygun fiyatlar, harika bir altyapı, etkileyici doğa, kaliteli tesisler ve üstün hizmet anlayışı sunuluyor. Üstelik Avrupa’ya sadece iki saatlik mesafede olması büyük bir avantaj sağlıyor.
Türkiye’ye gelen biri, Türk Hava Yolları gibi dünyaca tanınan bir hava yolu şirketiyle uçuyor, kaliteli otellerde konaklıyor, zengin bir gastronomi deneyimi yaşıyor.
Elbette trafik gibi bazı yapısal sorunlar var ama güçlü bir altyapı da mevcut. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye global turizm anlamında büyük bir fark yaratıyor. Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde Türkiye, her zaman tercih edilen bir destinasyon olmayı sürdürüyor.
-Turizm sektörünün uyguladığı sürdürülebilirlik politikaları dünya için önemli bir rol oynamakta. Radisson Otel Grubu olarak bu alandaki çalışma ve uygulamalarınızı anlatır mısınız?
Sürdürülebilirlik, Radisson Otel Grubu için her zaman kilit bir değer ve bir gerçeklik olmuştur. Bu alandaki çalışmalarımıza yıllar önce karbon salınımını ve üretimini yüzde 30 oranında azaltmakla başlamıştık ve geçtiğimiz yıllarda birçok farklı alanlarda tasarruf uyguladık. Karbonsuz toplantıları başlatan ilk şirket de biz olduk; yani bizim için sürdürülebilirlik çok daha önce zaten vardı. 1980'lerin sonunda dünyada ilk sürdürülebilirlik otel zinciri olarak işlemler yapmaya başlayan ilk grubuz. Bu, değerlerimizin bir parçası oldu. Radisson Otel Grubu olarak üç tane temel prensibimiz var: Evreni düşün, insanı düşün ve toplumu düşün. Yaptığımız bütün sürdürülebilirlik çalışmaları bu üç temel prensibe dayanıyor. Aynı zamanda topluluklara yardım etmeye çalışıyoruz; 100‘ün üzerinde ülkede faaliyet gösteriyoruz. Bazı yerlerde, Asya'da, Afrika'da, tek uluslararası otel Radisson otelidir. Buradaki amacımız sadece orada bir otel yatırımı yapmak değil, oradaki komünitelerin de gelişmesi, onlara da fayda sağlamak için birçok çalışmalar yapıyoruz. Dünyadaki ilk Net Sıfır faaliyetini başlatan otel gruplarından biriyiz. En son projelerimize dönersek, WTTC yani World Travel and Tourism Organization'la partnerlik yapıyoruz. Dünyada genel kabul görmüş otel sürdürülebilirlik temellerini bütün otellerimizde uygulama zorunluluğu getiriyoruz. Amacımız, sadece bizim tarafımızdan değil, birçok otel zinciri ve otel tarafından "Otel Sürdürülebilirlik Temelleri"ni güçlendirmek ve teşvik etmek. Radisson Otel Grubu olarak geçen hafta ilk Net Zero otelimizi Manchester'da açtık; tabii dünyada ilk Net Zero oteli olması da çok çok önemli. İkincisini bir ay içinde, Temmuz ayında Oslo'da açacağız. 2050'ye kadar olan Net Zero hedefini öne çekmeye çalışıyoruz.
-Radisson Otel Grubu olarak, dijitalleşme uygulamalarınızı açıklar mısınız?
Dijital inovasyonu yapay zeka ile bütünleştirerek; üç ana çalışma alanında çalışıyoruz. Birincisi Radisson Plus adını verdiğimiz, misafir deneyimini artırmamıza ve geliştirmemize yardımcı olan faaliyetlerimizi kapsıyor. Radisson Plus, self check-in, self check-out, misafirlerin otel içi konaklamalarını kolaylaştırmaya yönelik birçok girişimimizi içeriyor. Ayrıca chatbot'lar ile yorumlara yanıt veriyoruz. Misafir deneyimiyle ilgili verilerimiz oluyor. İkincisi, ticari yeteneklerimizin gelirini ve dönüşümünü artırmak için dijital yetenekleri ve yapay zekayı çok kullanıyoruz. Örneğin web sitemiz, global anlamda, en fazla dil seçeneğine sahip web sitesidir; 34‘ten fazla dil seçeneğimiz var. Tabii ki Türkçe'ye de bu diller arasında. Dönüşümü iyileştirmek ve tüm rezervasyon sürecini misafirler için kolaylaştırmak için birçok özellik ekliyoruz. Üçüncü alan ise, otellerde iş akışını kolaylaştırmak. Daha verimli ama aynı zamanda daha etkili olmak. Birçok ülkede, otelcilik sektöründe çalışacak yetenekleri bünyemize katmaya çalışıyoruz. Çünkü bu 7/24 bir sektör ve yeni nesillerin farklı değerleri veya işi algılama biçimleri var. Bu nedenle, teknolojiyi kullanarak, oteldeki düşük katma değerli faaliyetleri karşılamaya çalışıyoruz. İdari olan ve kişiye katma değer getirmeyen her şeyi teknolojiyle değiştirmeye çalışıyoruz, böylece insanlar bilgisayar başında oturmak yerine misafirlerle etkileşim halinde olabiliyorlar. Yani üç ana alanımız; ticari yeteneklerimizi artırmak, müşteri deneyimini kolaylaştırmak ve kalitesini artırmak ve son olarak çalışanlarımız için iş akışını kolaylaştırmak olarak özetlenebilir. Bununla birlikte kendi teknolojimizi geliştirdik ve uyguluyoruz. EMMA adında bir sistemimiz var; bu sadece bir otel yönetim sistemi (PMS) değil, aynı zamanda bir CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi), toplantı ve etkinlikler için entegre bir çözüm. SAP dilinde yazılmış tek bir entegre veri platformuna sahip olmak için çok çalışıyoruz. Bu aynı zamanda sadakat programımızı da besliyor. Birkaç yıl önce yepyeni bir sadakat programı oluşturduk. "Every Moment Matters" yani "Her An Önemlidir". Radisson Rewards isimli bir sadakat programımız var. Bu entegre bir sistemle bütün bu misafir-müşteri tarafını daha iyi tanımaya, daha iyi yorumlamaya gayret ediyoruz. Şu ana kadar 23 milyona yakın kullanıcımız var. Sadece üye sayısını değil, aynı zamanda tekrar gelen misafir sayısını da artırıyoruz. Amacımız sadece indirim sunup insanları üye yapmak değil, o insanların tekrar gelmesini sağlamak. Tekrar gelen misafir sayısında yüzde 30'dan fazla büyüyoruz ve ödül üyelerimizin algıladığı kaliteyi artırmaya odaklanıyoruz. Yani otel üyelerimize sunduğumuz her şey entegre bir çözüm.
-2025 yılında dünyada turizmin seyri için bir değerlendirme yapar mısınız?
Turizm, demografiye ve ekonomiye bakarsanız, en hızlı büyüyen sektörlerden bir olmaya devam edecek. Çünkü farklı ekonomilerin büyümesini ve hala büyük nüfusa sahip birçok gelişmekte olan pazar olduğunu görüyoruz. Öncelikle, daha uzun bir yaşam beklentisi var. Uzun bir ömür yaşamak artık bir gerçek. Geçmişte emeklilik çağında olan birçok insan, kaynakları veya sağlıkları olmadığı için seyahat etmek istemiyordu ama şimdi buna sahipler. Özellikle ABD ve Avrupa'da büyük bir nüfusta büyük bir fırsat var. Emeklilik dönemindeki bu insanlar eskisinden çok daha fazla seyahat ediyor. Sonra demografiye bakın, nüfus büyümeye devam ediyor. Gezegenimizde 8 milyardan fazla insan yaşıyor. Hindistan nüfus ve ekonomik olarak hızla büyüyor; tabi her şey düzenli bir şekilde ve zamanla yapılmalı. Çin büyümeye devam ediyor, birçok Asya pazarı ekonomik olarak büyüyor. Tabii ki jeopolitik durumlar destinasyonları etkileyecektir. Ama Türkiye'ye dönersek, burada doğal kaynaklar, tarih, gastronomi, ülkenin büyümesi gibi birçok seçenek var. Bu yüzden çok umut vadeden sektörlerden biri olduğunu düşünüyorum. İnişler ve çıkışlar olacaktır, eminim, ama genel olarak, insanlar seyahat etmeye devam ettikçe farklı destinasyonlara dağılmış büyük ve sürekli bir talep olacaktır.
Turizm Proje Dergisi